- Konu Başlıkları
- Harper’s Bazaar Bensu Kaya Söyleşisi
Harper’s Bazaar Bensu Kaya Söyleşisi
“Ameliyat” sözcüğü bile ürkütücü gelirken, söz konusu “kalp ameliyatı” olunca soğuk terler boşalıyor hemen herkeste. Sayısız başarılı ameliyata imza atan Dr. Cenk Eray Yıldız; söyleşimiz sırasında öyle “damardan” ve “kalpten” konuştu ki, bu alanda yalan yanlış bildiğim ne varsa hepsini unutup yeniden öğrenmek istedim. Dr. Yıldız ile okuyucularımızın ışığı altında, bir kalbi ameliyat masasına yatırdık.
Bensu Kaya: Bir insanın kalbini elinizde hissetmek nasıl bir duygu?
Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız: Böyle düşündüğümüzde çok ilginç; insanoğlunun kalbini bir dokunuşta durduruyorsun. Problemi gideriyorsun, yeniden bir dokunuşta çalıştırıyorsun. Ne kadar büyük bir mucize! Daha ötesi var mı? Yok. Hastanın o andaki asıl sahibi olan cerrah olarak çok değişik duygular içindesin. Zaman geliyor, ameliyatta dua edebiliyorsun, inşallah bu kalp tekrar çalışır bir sorun olmaz diye…
B.K.: Ameliyata kendi hayatını sıfırlayıp mı giriyorsun? Yani özel hayatındaki sorunlar, kişisel gündemin vb. tamamen rafa mı kalkıyor? Bir cerrah diyelim ki sevgilisini ameliyattan 15 dakika önce bir başkasıyla fazlasıyla sıkı fıkı gördü…
Dr. C.E.Y: Olabilir… Daha kötü bir acı da yaşamış olabilirsin. Ama bu işi profesyonelce yapıyorsan her işte olduğu gibi, bence o sırada sadece hastaya konsantre olman gerekiyor. O masaya yatmak zor iş, bunun bilincindesin. “O masada bir can yatıyor” olduğunu düşünmek daha da zor. Can varken Canan’ı düşünmek yersiz. Biz de bunu yapıyoruz. Her hasta ayrı ve yeni bir heyecan, macera. O yüzden kalp cerrahının hayatı hiç monoton bir hayat değil. Hatta sıra dışı… Bu heyecan içine kendini öyle bir kaptırıyorsun ki çoğu zaman dertlerini, sorunlarını, sosyal yaşamını unutuyorsun. Unutmak zorundasın zaten.
B.K.: Bir kalp ameliyatında göğüs kafesini açmak ne kadar sürüyor?
Dr. C.E.Y.: Asıl yapacağımız işe başlamamız bir saatimizi alıyor; ilk olarak anestezist devreye giriyor, sonra kalp cerrahı göğsü açıyor vb. Kalbe ulaşmak için birkaç doku geçmen gerekli. Kanama kontrolü şart. Kalbin çevresini kanamasız, ameliyatı yapabilecek bir noktaya getirmen gerekiyor. Bu da yaklaşık olarak bir saatini alıyor. Kalp, yerinde atıyor… Kalp kasını, kalbin üzerindeki damarları görüyorsun. Yani kalbi arkası hariç görebilecek şekilde göğüs kafesini açıyoruz. Kalp keskin ve künt kenarları olan, pompa vazifesi gören bir organdır, o bilinen aşk kalbi şeklinde değildir. Ancak kalbe arkasından bakıldığında bir aşk kalbini andırır. Hani Leonardo da Vinci’nin ilk olarak çizdiği kalp resmi vardır ya onun gibi.
B.K.: Ameliyathane kapısında büyük bir heyecan ve korkuyla bekleyen hasta yakınları aklınıza geliyor mu ameliyat sırasında?
Dr. C.E.Y.: Hastanın üzerine o mavileri örttüğün andan itibaren sadece kalbi görüyorsun. O hastanın ne yüzü aklına geliyor, ne çocukları aklına geliyor, ne de anası babası. Sadece kalbe konsantre oluyorsun. Ama işler yolunda gitmediği zaman aklına çocukları veya ailesi geliyor tabii ki…
– Bir cerrahın kendi yakınını ameliyat etmesine ne diyorsunuz?
– Kendi babasını ameliyat eden cerrahlar olabilir tabii… Bence biraz duygusal bir insansan, tamamen kendinle alakalı, birinci derece yakını ameliyat etmemen en doğrusu.
– Hani şu vardır ya, sosyal ortamlarda doktor olduğunu öğrenen birileri, hemen “Bir yerim ağrıyor” diye lafa başlar… Alıştınız mı onlara?
– Ben bundan bazen bunalıyorum tabii, doktor olduğumu söylemiyorum… Çünkü mesela ne bileyim güzel bir yemek yemişsin, birşeyler içmişsin. Kalkıyor sana birisi, “Babamın bazen göğsü ağrıyor.” diyor. Ne cevap vereceksin? Daha nice bunaltan sorular oluyor bazen.
– Kalp cerrahları neden erkek genelde?
– Çok ağır bir branş. Kadınlar daha çok bir aile yapısı isterler; anne olmak isterler. Daha çok o hisler içindedirler… Çoluk çocuğa karışmak isteyen bayanlar için pek tavsiye edilen bir dal değil. Sanırım bu nedenle pek tercih etmiyorlar. Kalp cerrahisi, zor ve yorucu geçen beş yıllık ihtisası göze alarak yapılacak bir şey. Beş yıllık süreyle de bitmiyor tabii ki. Gerçekten hayatının üçte ikisini hastanede geçiriyorsun. Biraz üst, uçlarda yaşayan özel bir insan olman gerekli bence veya kendini öyle hissetmen gerekli… Değişik bir felsefeye, enerjiye, güce ve dünya görüşüne sahip olman lazım. Böyle değilsen de zamanla değişiyorsun. Ama unutmaman gereken bir şey var, o da hastalarına ve çevrene karşı mütevazı olmak.
– Ameliyatın duygusal tarafı da kadınlara ağır geliyor olabilir mi?
– Kadınların duygusallık anlamında eşikleri daha düşük bir de tabii. Duygusallığa zamanla alışıyorsun. Ben hatırlıyorum ilk kaybettiğim hastada hüngür hüngür ağlamıştım; hemşireler de şahittir. Mimar bir kadındı, kırk yaşında. Her şey yolundaydı, kapak ameliyatı olmuştu, beynine pıhtı attı. Hastanın yakınlarına durumu söyledik, geldiler, gördüler. Makineyi kapatmak da en tecrübesiz asistan ben olduğum için bana düştü. Gözümüzün önünde tansiyonun düştüğünü, nabzının yavaşladığını, solunumun durduğunu gördük. O anda arkamı döndüm, hüngür hüngür ağladım. O hayatımın ilk ölümlü vakasıdır; 1997 Aralık ayındaydı. Türkiye’de ve dünyada başarılı kadın kalp cerrahları da var tabii ki. Keşke daha çok olsa.
– Kalp sorunları için erkekler daha riskli deniyor; kadın ve erkek kalbi yapısal olarak farklı mı?
– Kalp yapıları aslında anatomik olarak çok farklı değil. Kadınlarda östrojen diye çok değerli bir hormon var. Bu hormon kadınları, menopoz dönemine kadar koruyor. Kadınların kalp hastalıklarına yakalanma riskleri çok düşük. Erkekleri bu anlamda koruyan bir şey yok. Erkeklerde kalp krizleri 30’lu yaşlara kadar indi.
– Spor yapmanın yararları nedir?
– Spor, kalbin yağlanmasını önlüyor… Kalbi besleyen damarlarımızın (koroner damarlar) daha kaliteli olmasını sağlıyor. Ülkemizde halkımızın kalbi çok kalite değil, Avrupalının kalbi daha kaliteli. Çünkü biz spor yapmıyoruz… Keyfimize çok düşkünüz, ne yazık ki… Unutmayalım, herkes kalp ameliyatı olabilir… Ancak önemli olan ameliyatın üstesinden gelebilmek…
– Damarın ince olması kötü bir şey değil mi?
– Evet, mesela şişman dolayısıyla hareketsiz bir yaşam sürdüren kadınların kalp damarları biraz daha ince. Spor yapıp kalp kasını çalıştırmak, kan dolaşımını artırmak lazım. Göbek çevresi tehlike işaretidir, kalbin yağ bağlamasıyla direkt ilişkili… Spordan çok bilinçli egzersiz önemli. Ben bile kalp ameliyatı olabilirim, çünkü 24 saat stres içinde yaşıyorum. Stres en önemli negatif faktör. Bir de tabii kilolu olmak. Kadınlar kabul günlerinde hep hamur işleri yiyorlar. Özetle şunu söyleyebilirim; kadın ameliyat etmek, erkeğe göre biraz daha zor bence. Menopozdan sonra risk daha da yükseliyor. Kadınlarda sigara içme oranına baktığımızda artık erkeklerle başa baş oldular. Bu nedenle kalp hastalıkları da neredeyse başa baş gitmeye başladı. Kadınlar bu konuda erkekleri yakaladı diyebiliriz.
– Kalp, ana arterler, caddeler ve sokaklardan oluşan bir semt gibi mi?
– Aynen öyle. Ana arterler ve yan yollar var. Hatta şunu söyleyeyim… Genç hastanın kalp krizi geçirmesi yaşlıya göre daha kötüdür. Genç adamda yan yol biraz azdır, ama yaşlı adamda yıllar içinde yan yollar oluşuyor, gelişiyor. Bu da kalp krizinden koruyor. Hele spor da yapıyorsa yan yollar daha iyi gelişir ve kalp krizi geçirme riski oldukça azalır.
– Yani kalp, yıllar içinde gelişen bir mekanizma öyle mi?
– Kalp dakikada 70 kere atan bir pompa. Bunu saatle, günle ve yılla çarptığımızda muazzam bir mekanizma. Kapalı yan dallar, yıllar içinde genişleyebiliyor.
– Ne tarz spor yapmak gerekli?
– Yaşın, kilon, ne olursa olsun, her yerde de yazıyor artık; haftada 3 gün yarım saat
– 40 dakika egzersiz yeterli. Kilona göre orta hızda, normal yürüyüşler olabilir. Açık havada yürüyüşleri daha çok tercih ediyoruz. Beynin de sağlam olacak tabii, manevi yönden de güçlü olacaksın. Tarzını kalbin, vücudun ve yaşın belirler. Kalbi ağırlık kaldırmak farklı etkiler, futbol, basketbol oynamak veya su kayağı yapmak farklı…
– Sağlıklı olmak zor bir şey mi?
– Emek gerektiriyor. Kendinle ilgileneceksin, sporunu yapacaksın, bakımlı olacaksın, keyfin yerinde olacak, kafaya bir şey takmayacaksın… Kendini sevmek, güne mutlu başlamak çok önemli…
– O zaman diyet de yapmayacaksınız…
– Hayatın güzelliklerinden vazgeçmeden dengede kalabilmek önemli. Güzel bir yemek gibisi var mı! Ölçüyü kaybetmeyin, kilo almayın. Hastalarıma bir tek sigaradan uzak durun diyorum.
– Bir de kan değerleri meselesi var Cenk Bey… Geçenlerde bir kolesterol tartışması moda olmuştu…
– Biyokimya uzmanları daha iyi bilirler, ama bence trigliserid yüksekliği, kolesterol yüksekliğinden daha kötü. Trigliserid de mekanizma içinde farklı basamaklarda oluşan bir yağ ürünü. Kan tahlili yaptıracaksanız; son 3 gün ağır spor yapmayın, alkol almayın, mangaldan uzak durun derim, yoksa doktorunuzu yanıltırsınız…
– Ama kolesterol daha ünlü…
– Değerli bir hocamızın kitabını okudum en son. “Tereyağın iyisini bulduğun zaman ye” diyor. Bence de doğru. Dengeyi kur, yeterli. Bir de gece sekizden sonra yediğin her şey zararlı. Çünkü hormonlar 24.00’ten sonra özellikle sabaha karşı salgılanmaya başlanıyor. Sen 23.00’te lahmacun yedikten sonra yatarsan bir yandan miden, bir yandan bağırsakların sabaha kadar uğraşır durur. Vücudumuzda aslında hep kanser hücresi oluşuyor, ama vücudun iyiyse onun üstesinden geliyor. Sürekli gece hayatın varsa, fazla sigara içiyorsan, kötü besleniyorsan, stresliysen, fazla alkol tüketiyorsan, o vücut o kanser hücresini yok edemiyor. Biliyorsunuz insanın en iyi doktoru kendisi. Her şey en başta beyinde bitiyor, yani beyin sağlığı selim ise zaten her şeyin üstesinden gelebiliyorsun. Hastalık hastalığı bence en kötü hastalık.
– Kalp ameliyatı geçirenler dünyaya yeniden gelmiş gibi mi oluyorlar?
– Tabii… Şöyle örnekler var; adam mesela iki defa kalp ameliyatı olmuş, hayata o kadar bağlı ki… Yetmiş yaşında, çok şık giyiniyor, bir özel hayatı var, arkadaşlarıyla toplanıyor, spor yapıyor… Bir bakıma hayatlarını daha düzenli yaşamaya başlıyorlar.
– Siz varislerle ilgili çalışmalar da yapıyorsunuz… Damar ve dolaşımla ilgili bir konu değil mi varis de?
– Varis toplardamarın dolaşım hastalığı… Şu ana kadar hep atardamarlarla ilgili konuştuk. Vücutta üç tür damar var; atardamarlar, toplardamarlar, lenf damarları. Varis, toplardamar hastalığı. Uzun süre ayakta kalan kişilerde veya hareket etmeden masa başında oturan kişilerde görülen, çoğu zaman genetik geçişli olan bir durum. İki saatte bir ayağa kalkıp biraz yürümek gerekli. Baldır kaslarını çalıştırmak önemli. Varis; toplardamar sisteminde kanın göllenmesi, kanın birikmesi hastalığıdır. Kan orada kalıyor; kalbe doğru gidemiyor, çünkü kapakçıklarda yetersizlik var.
– Uzun süre ayakta kalarak çalışmak zorunda olanlar ne yapmalı?
– Belirttiğim gibi bacak kaslarını çalıştırmak lazım. Ayak parmaklarımızın ucunda yükselme – alçalma hareketi yaparsanız bacak ve baldır kaslarınızı çalıştırırsınız ve varis oluşumu engellenir. Bir de otururken yarım saat bir sandalyeye ayaklarını uzatarak dinlenmemizde fayda var. İki saatten fazla da masa başında oturmayın lütfen. Bir de varis, hamamı, kaplıcayı sıcağı sevmez. Kireçlenmeyle karıştıran hastalar oluyor; tutup kaplıcalara gidiyorlar. Sonra yandım anam!
– Varisin belirtileri nedir?
– Kısaca “huzursuz bacak sendromu”. Ciddi gece krampları girer, bacaklar şişer, sabah giydiğin ayakkabı öğleden sonra sıkar. Ayak bileklerinde damar çatlakları, morluklar oluşmaya başlar, erkeklerde kıllar dökülmeye başlar. Gece uyuyamazsın, bacağında bir dolgunluk hissedersin, işte buna huzursuz bacak sendromu deniyor. Temelinde varis var bunların. Bazen iç variste -halk arasında iç varis diyorlar- bacak iyi görünüyor. Ancak bir doppler ultrason yaptırıyorsun, ileri evre yetersizlik çıkıyor damarda. Dördüncü evre bir yetersizlikte, şikayetler de varsa müdahale gerekiyor.
– Tedavi yöntemlerinden söz eder misiniz?
– Radyofrekans ablasyons veya lazer tekniği, yüksek ısıyla damarı hiç yerinden almadan, kansız neştersiz ameliyat yöntemleri var. Sonuçlarımız da çok başarılı. Lokal anestezi ile de yapılabiliyor. Aynı gün hasta evine gidiyor, ertesi gün de işine başlıyor. Sadece 3 ay varis çorabı giymesi gerekiyor. Bir de varis soğuğu sever. Hastalarıma duşta soğuk su tutun; ayak bileğinden dizkapağına doğru suyla masaj yapın derim.
– Kalp ameliyatlarında da damarı daha çok bacaktan alıyorsunuz değil mi?
– Baypas ameliyatlarında işe yaramayan damarın yerine bacaktaki toplardamarı alıyoruz. Çapı uygun oluyor. İyi bir damarın çapı 4 – 5 milimetre. Bacakta irili ufaklı bir sürü toplardamar olduğu için herhangi bir sorun olmuyor.
– Tıkalı olan damar yine eski yerinde duruyor mu?
– Evet, öylece duruyor, hasta damar kalbin orijinal damarı yerinde kalıyor tabii ki. Biz hastanın göğüs duvarı içinden -ki en iyi stepne atar damar budur- veya bacağından toplardamarını alarak tıkalı olan damarının ötesine baypas yani bir köprü yan yol yapıyoruz, kalp kasının o bölgesini yeniden kanlandırıyoruz, aksi halde kalp kasında kangren olur, o bölgedeki hücreler ölür. Önemli bir tespitim de şu genç hasta, kalp krizi geçirdiğinde yaşlı hastalara göre çok daha şanssızdır. Çünkü gençlerde yan yollar daha az. Yaş ilerledikçe bu yan yollar artar.
– Stent dediğiniz şey nedir?
– Tükenmez kalemin içinde yaylar vardır ya, aynı onun gibi. İlaç kaplısı var, ilaçsızı var… İlaç denilen şey aslında antibiyotik. Onu koroner damarın içine kardiyologlar yerleştiriyorlar. Katater yardımıyla kalp damarının içine giriyorlar, balonla genişletip stenti takıyorlar. Ancak sonrasında ciddi bir takip gerekli; hastanın hayatına çekidüzen vermesi, kötü alışkanlıklarından kurtulması gerekli, yoksa o stent birkaç ay içinde tıkanıyor. Sonuçta hasta yine bize geliyor.
– Kalp ameliyatları sonrası rahat geçiyor artık değil mi?
– Biz ameliyatta kalbi durdurduğumuzda hastayı kalp-akciğer makinesine bağlıyoruz. Günümüzde bu cihaz ve malzeme kalitesi ile kullanılan ilaçlar çok iyi. Bundan otuz kırk sene önce, kalbi durdurulan, makineye bağlanan hastalar ameliyattan sonra intihar ederlermiş. Şimdi öyle anestezik maddeler var ki… İlacı koklatıyorsun uyuyor hasta, kesiyorsun pat, cin gibi gözlerini açıyor; “Ne oldu, bitti mi, her şey tamam mı?” diyor.
– Yapay kalp uygulamalarından söz edebiliyoruz artık.
– Gelinen son nokta, yapay kalp uygulamaları. Kalp nakli bekleyen hasta kalp buluncaya kadar geçici olarak (hatta kalıcı) yapay kalp desteğiyle yaşayabiliyor. İstanbul’da bunu uygulayan merkezler var. Ben de çalıştığım eski ekipte, hocamla yapay kalbi nakil bekleyen bir hastaya uygulamıştım. Yani artık kolay kolay ölmek yok. Yeter ki yeterli destek ve bilinçte olalım.
– Kök hücreyle ilgili çalışmalarınız da var sizin…
– Yurtdışında da kök hücre laboratuarında görev aldım. Klinik bilimlerin, cerrahi bilimlerin, temel bilimlerle ortak çalışarak, ortak projelere imza atarak, bu işlemleri hayata geçirmeleri gerekiyor. Kök hücrede kişinin yaşının bir önemi yok. Vücuttan alınmış küçük bir cilt hücresi dahi 14 günde kalp hücresine dönüştürülebiliyor. Bu hücreleri, özel bir yapı iskeletine ekip çoğalmasını sağladığımızda, hücreler uzun süre canlı kalarak kriz geçirmiş kalp bölgesinde yeniden şekillenmeye sebep olmakta ve böylece kalbin performansı artmaktadır. Yine kemik iliği hücrelerini özel bir cihazda ayrıştırarak ameliyat şansı olmayan bacak atardamarları tıkanıklıklarında kullanıp, hastaların yürüme mesafelerini 2-3 kat artırabiliyoruz. Bizler hipokrat yemini etmiş insanlar olarak insan hayatını öncelikli görüyoruz. Yani hastaya bilimin ışığında yaşatmak uğruna her şey yapılmalı, her türlü imkan sağlanmalıdır. Türkiye’de artık sağlık ve tıp alanında mucizevi sonuçlara ulaşabiliyoruz.
DR. CENK ERAY YILDIZ KİMDİR?
14 Nisan 1972 tarihinde doğdu. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndeki eğitimini takiben İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü, Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı’nda ihtisas yaptı. Daha sonra Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı’nda 2005 yılında öğretim görevlisi, 2006-2009 yılları arasında Yrd. Doç. Dr. olarak çalıştı. 2009 yılında Amerika’da VA Boston Medical Center (JP), Doku Mühendisliği Laboratuarı’nda araştırmacı (Research Fellow) olarak kök hücre çalışmaları yaptı. Yine aynı yıl Children’s Hospital Boston’da çocuk kalp cerrahisi kliniğinde görev aldı. Pek çok araştırma ve makalesi mevcut. Halen İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü, Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı’nda çalışıyor.
Kaynak: https://www.harpersbazaar.com.tr/dr-cenk-eray-yildiz-ile-kalpten-bir-soylesi-2-h?sayfa=1